19 Aralık 2008 Cuma

Mehmet Cantürk / Dernek Taraflımı ?


Derneğimiz (YEKÜDER) kuruluşundan bu yana kamuoyundan ve şahıslardan çok olumlu eleştiriler aldı. Ancak sitede bir kaç gün önce gördüğüm bir eleştiri üzerine yazma gereği duydum. İsmini yazmaktan çekinen ve yapılan bu olumlu gelişmeyi bilmeden yorum yapanlara belki bir katkısı olur.
DERNEK NEYE Mİ TARAF?

a)1960’ lı 1970’ li yıllarda örnek köyler arasında gösterilen, torpilli memurların görev yapmak için tayin istedikleri bir köy haline getirmek için TARAF...

b)Geçmiş yıllarda olduğu gibi her aileden okuyan birilerinin çıkabilmesi için TARAF...

c)Köyde birlik beraberliğin sağlanabilmesi ortak akıl üreterek imece kültürünü tekrar köyümüze kazandırarak Dernek vasıtasıyla Kooperatifleşmeyi de esas alan kültürel çalışmalar yaparak köylümüzün gelirini artırabilmek için TARAF...

d)Taşımalı sistemle eğitim gören çocuklarımızın okullarına gittiklerinde dershanesi, özel öğretmeni, biligisayarı, ansiklopedisi, her türlü eğitim araçlarına sahip çocuklar karşısında BOYNU BÜKÜK kalmamaları için TARAF...
e)Gelişi güzel sokaklara derelere çöp atılmamasını sağlamak, İnsanımızın, hayvanımızın, kurdun kuşun temiz bir doğada yaşayabilmesi için TARAF...

f)Atalarımızdan ödünç aldığımız ve gelip geçici olduğumuz bu dünyada bizden sonra gelecek kuşaklara tertemiz bir doğa, çevre bırakabilmek için TARAF...

g)Günümüz dünyasında İnsanların bireyselleştirildiği daha çok tüketmeye zorlandığı gelenek ve göreneklerimizin yok edilmeye çalışıldığı bu zamanda İMECE kültürünü geliştirerek daha insanca yaşayabilmek için TARAF...

h) Eski tarihlerde atalarımızın tarımda, hayvancılıkta, yemede, içmede kullandığı aletlerin kıyıda köşede kalanlarını çocuklarımıza göstersek hiç biri tanımıyor; İşte bu ortak tarihimizi, kültürümüzü yaşatmak bizden sonraki nesillere bırakabilmek amacıyla bulabildiklerimizi muhafaza altına almak için TARAF…
i) Günümüzde çocuklarımız, gençlerimiz neredeyse aile büyüklerini hatırlamıyorlar. Oysa bir zamanlar bu dünyadan göçüp gitmeden bize bu toprakların bırakılmasında canıyla, kanıyla emekleri olan köyümüz

Büyüklerini hatırlayan yok. Yaşım itibariyle hatırladıklarımı ben buraya yazayım da, unuttuklarımı başka arkadaşlar tamamlasınlar.

Kim hatırlıyor köyümüzde her aileden eli silah tutanların, Balkanlarda, Birinci Dünya Savaşında, Yemende, Sarıkamış’ta Kurtuluş savaşında cepheye gidip bir daha dönemeyenlerini…
Kocası Sarıkamış’ta şehit olup bir çocuğuyla kalan ve Kurtuluş Savaşında Semerlerden o yoksulluk içinde, imece usulü köyden toplanan eşyaları, bizden sonrakiler başka devletlere bağımlı olmasınlar diye; kadın başına dombay arabası ile Mehmetçiğe yardım olsun diye Adapazarı’na götüren Gadılan Deli Hatceyi.

Savaşta Ruslara esir düşüp onbeş sene esir kamplarında yaşadıktan sonra bin bir türlü zorlukla köyüne dönen Goca Nuriyi.Kim hatırlıyor; Nasrettin Hocayı aratmayan nükteleriyle Gara Tevit Dedeyi, Ustaların Hacı Tevfik Dedeyi, Yaş ağaç kesmemek için akşama kadar dağda, bayırda çötmelek söküp eşeğiyle köye getiren Tevit Çavuşu, 70 yaşında bile günlük bir gazete okuyan Şeytana çarığını ters giydiren Ahmet Çavuşu, Ali Çavuşu. Okuma yazmayı kendi kendine öğrenip Matematiği de dikili bir ağaçtan kaç m2 kereste çıkacağına kadar bilen, laf savaştan açıldı mı odanın ortasına dikilip kılıcın nasıl sallandığını silahın nasıl tutulması gerektiğini uygulayarak anlatan Goptu Dedeyi, Köyümüzdeki her fırını her evin bacasını yapan Hacı Ahmetlerin Ağa Dedeyi, asil duruşlu altın dişli Dönmez Dedeyi,’Bodrum Hakimi’ türküsünün hikayesini dinlediğimiz Ak Nuri Dedeyi, bir laf konuşulduğunda büyük küçük demeden yeee yeee dinleyen Gedik Dedeyi, çocukluğumuzda öküzlerimiz ekine girdiği zaman babalarımızdan daha çok korktuğumuz Gorucu Gozur Dedeyi Cız cız Dedeyi, kimse kimsenin eşeğini çıkarsız sulamadığı, çıkarı olmadan selam vermediği günümüzde Köyümüzde ev, samanlık, saya yapan biri olduğunda kimse söylemeden, ev yapanın bile haberi olmadan, sabah ezanında keseri eline alıp gece yarısına kadar çalışıp, ‘Gadı Dede borcumuz ne?’ diyenlere:
‘Ne parası böyle şeylere para mı ister? ’ diyen, namaz kıldığımız caminin tavanındaki işlemeli göbeği yapan Gadı Dedeyi, her lafının altında bir muziplik olan Efe dedeyi, Cemal Dedeyi, Osman Beylerin Mustafa Dedeyi, Boklu Ahmet Dedeyi, Mıstan Dedeyi, evinin önünde otururken selam verip yanına gelen Gadının : ‘Ayağa kalksana, senin karşında Gadı var! ‘ deyince; ‘ Sen Gadıysan bende bu köyün Paşasıyım’ diyen Paşa Dedeyi, Semerlerin Hafız Dedeyi, efendiliğin örneği Lütfü Dedeyi, kendisine saldıran domuzu elindeki nacakla kesen Goca Haydarı, asil duruşuyla Alıçlı Aziz Dedeyi, hayır demesini bilmeyen, herkesin evinde, samanlığında, ahırındaki duvarda bir mala harcı bulunan Rafet Dedeyi(Benim dedem değil kayınbederim) Gumandar Dedeyi, her şeyi bilirim edasıyla yüksek sesle konuşan Çakır Dedeyi, sadece köyümüzde değil, çevre köylerde başı derde girenin arayıp bulduğu, karakola selamını gönderse adam kurtaran, ‘ Sabahleyin Köyümüzde imece var küreğini alan yürüsün! ‘ deyince, kazmasını küreğini alanın bozun ortasına toplandığı, bizim, köyümüzün Atatürk’ü sandığımız Yılmaz Dedeyi. Köylümüzün buğdayını öğüten Jeneratörüne bakıp 1950’ li yıllarda elektrikle aydınlanmamızı sağlayan Kamil Dedeyi, çam fidelerinden yaptığı nefis ağızlıklarla tatlı yer gibi üçüncü sigarası içerken hatırladığımız Aşıkların Tör Tör Dedeyi, Gaşın Goca İsmil Dedeyi, İrzalan Rafet Dedeyi, Sarı İsmil Dedeyi, Derelilerin Mehmet Dedeyi, söymesiyle ünlü Ali Guzuyu, Yenice Hayri Dedeyi, Moson Dedeyi, çocuk yaşında Ankara’ya gidip 1960’lı yıllarda Chevrole arabayla köye gelip çocukları peşinden koşturan Yenice Mehmet’i, dedelerimizin giydiği ‘Gıl şalvarı’, babalarımızın giydiği ‘ Kilot pantolu’, köstekli saat taktıkları yeleği, ninelerimizin, annelerimizin giydiği ‘Bindallıyı, üç eteği, çatgıyı, gülü, fesi’, ‘El işlemeli ceviz sandığı’…

Belki bazılarını hatırlayamadım, eksik yazdıklarımı arkadaşlar hatırlatsın lütfen! Bu isimlerini, lakaplarını yazdığım, ebediyete intikal etmiş büyüklerimizin her birinin arkasında, yanında olan, onlara ve bize çok emekleri geçen hanımlarını yazamadım beni bağışlasınlar… İşte gelecek nesillere bunları da hatırlatmak unutulmamalarını sağlamak için TARAF…Kim hatırlıyor 1945 ‘li yıllarda köyümüze okul yapanları, babalarımızı okutan, onlar anlatırken bizim korktuğumuz Akçakoca Öğretmeni, ağabeylerimizi, bizleri, bizden sonrakileri okutan Sabahat Baysal Öğretmeni, Erol Öğretmeni, Muharrem Öğretmeni, Ayla Öğretmeni, Abdullah Öğretmeni, Nebahat Öğretmeni. Çocukluğumuzda bize aşı yapıp sağlıklı kalmamızı sağlayan Gara Müzeyyen Ebeyi, Hatice Ebeyi, Hamide Ebeyi, Fatma Ebeyi, Ayşe Ebeyi…

Köyümüzün genç bayanlarına biçki, dikiş öğreten Hayriye Hanımı. Hepimiz için önemi ve varlığı çok büyük olan okulda öğrendiklerimize yaptığı olağanüstü katkılarla bizleri aydınlatan, güzel Türkçesi ile susa değil Şose demesini öğreten, günahı, ayıbı, küçüğe sevgiyi, büyüğe saygıyı, bizleri bu dünyaya hazırlarken diğer taraftan da öbür dünyayı öğreten SAİP Hocamızı… İşte bunları da hatırlayacak ortak aklı yaratmaya TARAF…

Sevgili küçüklerim, büyüklerim, Dernek işte bu yazdıklarımı unutmamak, unutturmamak, ekonomik imkânı olmayan bir komşumuz vefat ettiğinde cenazesine gelene bir yemek vermek için, mezarını yaptırmak için, birbirimizi kırıp dökmeden birlik ve beraberlik içerisinde, köyümüzün, köylümüzün kalkınmasını, çocuklarımızın daha iyi eğitim görmesini sağlamak, köyümüzün çevre köylere de örnek olmasını, tarımsal ve hayvansal ürünlerimizden, köyümüz birlik içerisinde olursa daha fazla nasıl yararlanabileceğini konuşmak, görüşmek, BEN değil BİZ demek ve bunları hayata geçirebilmek için TARAF…

Mehmet Cantürk

20.12.2008

1 yorum:

Şenay CANTÜRK dedi ki...

Beni çok duygulandıran bir yazı okudum..çoğunun ismini hiç duymamış olsam da çocuklarını veya torunlarını tanıyorum..Her ne kadar Yeniceşıhlar köyünde doğmuş olup arada bir gidebilsem de insanın doğduğu ve atalarının yaşadığı yer bir başka oluyor..Sizlerden öğreneceğimiz çok şey var..Biliyorum ki artık hiçbir şey eskisi gibi değil..Ama eskiyi öğrenmek isteyenler var..Benim için köyümün her yeri tarih .. Çünkü ben değer veriyorum, özlüyorum , yazınızdan eskiden yaşanan diyalogların ne kadar samimi ve sevgi dolu olduğunu anlayabiliyoruz. İşte burada bir kez daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı anlıyoruz...Keşke şimdide insanlar bu kadar samimi ve sevgi dolu olabilse. Yapılan anlamsız eleştiriyi kınıyor ,etkinliğinizi takdir ediyor ve başarılarınızın devamını diliyorum.Saygılar