18 Mart 2014 Salı

“KÖYÜMÜZDE TAŞ OCAĞI AÇILMASINI İSTEMİYORUZ”

Köylüler “doğal yaşam mücadelesi” başlattı..!

Mudurnu İlçesi’ne bağlı Yeniceşıhlar Köyü’nde oluşturulmak istenen taş ocağına köy sakinleri tepki gösterdi. Taş ocağı projesi karşıtı köy sakinleri, yürütmeyi durdurma talebi ile Sakarya Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurarak, yargı süreci başlattı.

Yeniceşıhlar Köyü Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (YEKÜDER) Başkanı Sinan Cantürk, bölgede taş ocağı oluşturma çalışmaları kapsamında orman tahribatının gerçekleştirileceğini savundu ve projenin doğal yaşamı tehdit ettiğini iddia etti. Yetkilileri göreve çağıran Cantürk, “Köyümüzde taş ocağı istemiyoruz” dedi.

YEKÜDER Başkanı Sinan Cantürk, köyleri Yeniceşıhlar mücavir alanında bulunun, yayla ve doğa turizmi açısından önemli potansiyele sahip olan ve tescilli doğa yürüyüş parkuru olan ormanlık bölgeye taş ocağı oluşturulması için girişim başlatıldığını açıkladı. Taş ocağı projesine köy sakinlerinin ve derneklerinin karşı çıktığını ifade eden Cantürk, konuya ilişkin yaklaşımlarını yaptığı yazılı bir açıklama ile ortaya koydu.

Cantürk, Bolu Express Gazetesi’ne gönderdiği yazılı basın açıklamasında, “Köyümüze, doğamıza ve geleceğimize sahip çıkalım!” çağrısında bulundu.

Cantürk’ün açıklamasında, “Yenicesıhlar Köyü mücavir alanında bulunun, tarihi ve doğasıyla yayla ve doğa turizmi açısından önemli potansiyele sahip, tescilli doğa yürüyüş parkuru olan ve orman vasfı taşıyan bir araziye, ağaçlar kesilerek taş ocağı açılmak isteniyor. Tarih, kültür, termal kaynaklar, inanç ve yayla turizmi açısından çok önemli potansiyele sahipken, son yıllarda bilinçsizce tarım arazilerine yapılan tavuk çiftlikleri atıkları nedeniyle tehdit altında iken, günümüzde yayla turizmi önem kazanmış ve ihtiyaç duyulur hale gelmişken, orman vasfı taşıyan araziler taş ocaklarına kiralanıyor. Üstelik köylünün hiçbir bilgisi ve rızası olmadan” dedi.

CANTÜRK: “TAŞ OCAĞI İÇİN ÇED RAPORU İSTENMEDİ”

Taş ocağı yapım projesi için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu alınması gerektiğini belirten; ancak bu projenin 3 bin metrekareden küçük olduğu gerekçesiyle ÇED raporu istenmediğini ifade eden Cantürk, idari mahkemeye ruhsat iptal davası açıldığını bildirdi. Cantürk, yargı sürecine rağmen taş ocağı projesi için bölgede çalışmaların sürdürüldüğünü kaydetti.

Cantürk, projeye ruhsat verilmesi karşısında, “İlgili firma ve ruhsata onay veren ilgili kurumlar tarafından ormanı bekleyen yangında kazma kürek koşan köylüye bilgi verilmemiş ve görüşü alınmamıştır” sözleriyle tepki gösterdi.

“AMACIMIZ, AĞAÇLAR KESİLMEDEN VE DOĞA TAHRİP EDİLMEDEN DURDURMAK”


Dernek Başkanı Sinan Cantürk, proje ile ağaç katliamının yaşanmasının yanı sıra çalışmalarda kullanılacak iş makineleri ve patlayıcı maddeler nedeniyle köylerinin su kaynaklarının zarar görebileceğini savundu.

Cantürk, bahse konu bölgenin orman bitki örtüsü, endemik bitki çeşitliliği, anıt ağaçlar, fındık bahçesi, ceviz bahçesi açısından zengin olduğunu söyledi. Cantürk bölgede ayrıca, Bolu Belediyesi’nin sosyal sorumluluk projesi kapsamında oluşturduğu doğa turizmi açısından önemli potansiyele sahip Doğal Yürüyüş Parkuru’nun bulunduğunu ve bölgenin tarihsel açıdan sahip olduğu öneme vurgu yaptı.



“KÖYÜMÜZDE TAŞ OCAĞI AÇILMASINI İSTEMİYORUZ”

Cantürk, açıklamalarının devamında ise, taş ocağının faaliyete başlaması halinde taşımacılık faaliyetlerinin köylerinin girişinden yapılacağını söyledi. Cantürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bu yol etrafında yerleşim yerleri iş yerleri kümesler mevcut olup çocuklarımızın oyun oynadığı çayırlar bulunmaktadır. Ağır tonajlı yük kamyonlarının köyümüz girişindeki yolu kullanacak olması da sorun teşkil edecektir. Yukarıda bahsettiğimiz ve şu an öngöremediğimiz başka nedenlerle köyümüz yakınında taş ocağı açılmasını istemiyoruz.”



“YETKİLİLERİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUM”


Cantürk, projeye karşı başlatılan hukuksal sürecin devam ettiğini, kesilecek bir ağacın tekrar aynı hale gelmesi için yetmiş ila yüz yıla ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Cantürk, “Dünya bugün kuraklık ve erozyonla mücadele ederken, bizim orman arazilerini yok etmemiz ileride telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olacaktır. Bu nedenle bütün yetkilileri acilen göreve çağırıyorum. Çünkü kaybedecek yetmiş ila yüz yılımız bir daha olamayacak” diyerek, açıklamalarını noktaladı.


Yeniceşıhlar Köyü Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ( YEKÜDER )Başkanı Sinan CANTÜRK

NOT : BOLU ESKPRES, BOLU OLAY ve GAZETE 14'de çıkan açıklamadır..

31 Ocak 2014 Cuma

Sinan Cantürk / Yeküder'e Sahip Çıkmak !



Binlerce kitap, binlerce aşık , binlerce acıyı bal eyleyen çığlıktan gelen bir sestir YEKÜDER. Volkanın patlayışıyla göreceksin bizi, gökkuşağında, çiçekleri dolaşan arıda, halayda ağıtta....Bak yürekten akan yaşlara, ne de derindir. Ne de candan sevda yüklüdür. Sevdayı yakışanlar taşır ya öylesi görkemli öylesine mağrurdur yürek..!


Şiirdir, semahtır, horondur, zeybektir bu kalp atışı...GENÇ ÖLÜŞÜMÜ GÖRÜP, YEKÜDER’i yoktan varedeşimizi göreceksiniz.Ak sakallı dedelerin bilgeliğinde , anaların ak sütünde, ak kefende, apaydınlık gökyüzünde saklısın YEKÜDER!


Yılgınlığa düşmeyene katık, yaralı yüreğine umut, Öncüye kuzey yıldızı olacaksın .Sahip olduğumuz tek şey nitelik ve nicelikli yaşamaktır. Alçak gönüllü bir sevda erliğinde inancımız sevgi, kitabımız insanı okumaktır.Paylaştıkça büyüyen sevginin getirisi sevince yönelip Hayata akmaktadır.Zaten Mücadeleden gelen bir UMUT'tur YEKÜDER.


Yani umut olmasaydı nice olurdu halimiz ?!. Herhalde acı ve bitmiş bir zor hayatı iyi ki varsın Yeküder’im, iyi ki varsın… Yeküder’e destek olarak, toplumsal mücadelenin içinde olmak, yaşamı daha anlamlı kılmak,köyümüzün ve insanlığın sesi olmak,bir yerde herkesin borcudur aslında.Bunun için herkes yapabildiğini yaparak başlamalıdır, Yaşam hepimizin yaşamı onu daha güzel ve adil kılmakta bizim görevimiz, sorumluluğumuz.


İlk önce kendimizi ,yaşamı ve insanları severek başlayabiliriz.Daha sonra gerekenleri zaten ister istemez yapıyor insan.Onursuz yaşamak istemiyoruz, Yeküder’e sahip çıkarak hem köyümüze, hem de köyümüzün gençlerine güzel bir gelecek hazırlamak için yola koyulduk bir kere. Emek vermeden , inanmadan ve bunu yaşama geçirmeden hiçbir şey olmuyor.

Kültür, Tarih Penceresinden Turizm


Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Anadolu coğrafyası tarih yapma becerisini değişik medeniyetlerin bıraktığı tarihi kültürel izleri koruma ve yaşatma konusunda gösterememiştir. Her türlü ilgisizliğe, korumasızlığa rağmen günümüze kadar ulaşabilmiş tarihi ve kültürel zenginliklerimizde anıtsal hale gelmiş birkaç yapının dışında kalan yapılar anakent şehirlerdekiler getirim”rant” için küçük kasaba ve köylerde kalanlarda bakımsızlıktan ve ilgisizlikten dolayı günden güne yok olmaktadır.

Ülkemizin değişik bölgelerinde son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan Kültür, Tarih turizmi ne yazık ki yeterli seviyede değildir ve hak ettiği ilgiyi görememektedir. Genel olarak ilgi gören yerlerde ülkemizdeki kültür yozlaşmasına ve geleneksel aile değerlerimizin yok olmasına katkı sağlayan uyduruk tv dizilerinin çekildiği tarihi mekânlarda sanatçı demeye dilimin varmadığı insanların görünmesi ile ilgi görmeye başlayan yerlerde kısa zaman sonra unutulmakta, kaderine terk edilmekte. Her an iletişim ve yolları ile topluma pompalanan üretmeden tüketme alışkanlıklarımız daha ileri seviyelere giderek Andoludaki değişik uygarlıkların bize miras bıraktığı tarihi ve kültürel varlıklarımızda günden güne yok etme ve tüketme noktasına getirmektedir. Günümüzde toplumları ekonomik olarak bağımlı hale getirip kolay yönlendirmenin, yönetmenin bir yoluda toplumları aynı zamanda hafızasız bırakmaktan geçiyor.

Bunun örneklerini geçtiğimiz yıllarda hep beraber gördük yaşadık. 1991 yılında Irak a saldıran ABD birçok Höyük üzerinde Iraka ait uçaksavarlar bulunduğu gerekçesiyle bombalanmıştır.2003 yılında ikinci defa yaptığı saldırıda ise Irak topraklarından çıkmış, 170 bin tarihi eserin bulunduğu Bağdat’taki Irak Ulusal Müzesi yağmalandı. Amerika’nın saldırısı sonucunda insanlığın binlerce yıllık ortak kültürel ve tarihi mirası da ya yok oldu, ya da çalındı. Bağdat Müzesi tüm Mezopotamya kültürlerinin; Asur’un, Bâbil’in, Sümer’in en önemli eserlerinin yer aldığı, depolandığı, dünyadaki en zengin müzelerden biriydi. Eski Ninova kenti ve Bâbil’den kalma eserler, Sümerlere ait heykeller, tabletler, Ur ve Akad kral mezarlarından çıkanher şey, Asur rölyefleri ve 5 bin yıllık çivi yazısı tabletler. Bu tabletler arasında da ilk yazılı kanun metni sayılan Hammurabi kanunlarının bir parçası… Dünyanın öte başından başka ülke topraklarına saldıracak askeri gücü ve planı olan bir devlettin Dünya kültür mirasının bir zenginliği olan Bağdat müzesini bilinçli olarak yağmalatmasının altında o toplumun tarih ve kültür hafızasını yok etme planı yokmudur.!...
Bu soygun ve talan sonrasında Bağdat müze müdürü Abdül Ridhar “Bir ülkenin kimliği, tarihteki değerleri ile uygarlıklarına bağlıdır. Eğer bir ülkenin uygarlığı bizim burada olduğu gibi yağmalanırsa, tarih sona ermiş demektir. Lütfen Başan Bush’a söyleyiniz: Irak halkına özgürlük getireceğini söylemişti. Ancak, bu durum özgürlük değil, insanlığı aşağılayıp yok etmektir”
Her yönüyle geçmişini bilmeyen kişiler gibi toplumlarda tarih ve kültürlerini korumayı, yaşatmayı beceremese geleceğine ışık tutacak yetenekten mahrum kalırlar. Gelecek nesillere bu mirasın ulaşabilmesinin yolu bu eserlere sahip çıkmakla olur. Genel olarak korunabilmiş Anadolu’daki tarihi ve kültürel zenginliğimizi burada anlatmak yazının amacını aşacağından hemen yanımızda güzel Bolumuzun ilçelerinden Tarihi dokusu büyük oranda bozulmadan günümüze kadar ayakta kalabilmiş yerlerimizden biride Mudurnu ilçemizdir.



İki binli yıllarda Mudurnu tavukçuluk firmasının ekonomik krize girip kapanmasıyla zorunluluktan başlayan kültür ve tarih turizmi başlandığından bu yana epeyce mesafe almış olmasına rağmen henüz istenilen seviyede değildir.




Tarihi ve kültürel yapıları koruma amaçlı yapılan Restorasyon çalışmaları devam ederken kasaba insanına turistik amaçlı gelir getirecek ve o eserleri yapılaşama kültürü, mimarisi, otantik, folklorik değerleri yeme içme kültürünü yaşatmak ve gelen konuklara bu değerleri tam anlamlıyla yansıtabilmek için yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yöre insanı bilinçlendirilmeli şimdilik yetersizde olsa Restorasyonu yapılan konutların işlevsel hale getirilmesi sağlanmalı bu konuyu sadece yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakmadan devlet politikası haline getirilmeli ilçeye ulaşımı sağlayan yolların bir an evvel bakımı ve genişletme çalışmaları yapılmalı oluşabilecek talebe görede ilçede yerel yönetimler tarafından park sorunu için alternatif çözümler üretilmeli profesyonel rehberlik hizmetleri geliştirilmeli, gelen konukların rahatça kullanabileceği temiz ve hijyen genel alanlar oluşturulmalı, çevre tamizliğine özen gösterilmeli, yöresel yemek vb ürünlerin sunulduğu mekanlar yaratılmalı, yöresel ürünlerin satışa sunulduğu otantik pazarlar geliştirilmeli bu satışları yaparken de alış veriş yapanlarda bir seferlik parası alınacak müşteri gözüyle değil evimizin misafirleriymiş gibi hareket edilmeli, kasabanın tarihi ve kültürünü anlatan broşür belge vb döküman hazırlanıp bilgiler anlatana göre değişen değil standart hale getirilmeli, Mudurnu ve çevre köylerde bulunan ve değişik medeniyetlerin bize bıraktığı zenginlik olan arkeolojik değer taşıyan tarihi ve kültürel varlıklarımızı toplayıp gelen konukların görüp inceleyebileceği açık ve kapalı kasaba tarihi müzesi oluşturulmalı, Mudurnun ismini aldığı kale bir an evvel onarılıp işlevsellik kazandırılmalı. Bir yandan bu ve benzeri konuların eksikliği tamamlanırken basın yayın yolu ile kasabanın tanıtımı yapılmalı Mudurnu isminin sadece tavukçulukta marka olmuş bir isim değil tarihi ve kültürel zenginliğiyle de her türlü ilgi ilgi ve desteğe değer olduğunu dünyaya duyurmalıyız.

Mehmet Cantürk

5 Kasım 2013 Salı

TRAFİK KAZASI MAĞDURU İSENİZ, BİZE ULAŞIN !

VARLIK HASAR OLARAK SORUNLARINIZI KISA ZAMANDA ÇÖZÜME KAVUŞTURUYORUZ !

Son on yıl içerisinde trafik kazası geçirip mağdur olan tanıdıklarınız var ise
ölüm halinde: Destekten yoksun kalma tazminatı.
sakatlanma halinde :Maluliyet tazminatı temin ediyoruz.
Trafik kazalarında uzman hasar danışmanları ve avukatlarla çalışıyoruz.

Biz VARLIK HASAR olarak mağdurumuzun mağduriyeti çözüme kavuşana kadar herhangi bir ücret talep etmiyoruz.

Belirtilen kaza olayını avukatlarımız ve hasar uzmanlarımız inceleyerek sigorta şirketlerinden alınabilecek tüm hakları almaya çalışıyoruz.
Sigorta şirketleri tam tutarlı yatırmayabiliyor ve ya mahkeme yoluna gidildiğinde karşı taraf için uzun bir süreç başlayabiliyor.

Bizim amacımız 2 ay kadar kısa bir süre içerisinde haklarınızın olması gerektiği gibi eksiksiz olarak alabilmek.

Uzmanlık alanımızın zorunlu mali sorumluluk sigortası olduğu için çözüme daha kolay bir şekilde ulaşıp sizin mağduriyetinizi giderip haklarınızı eksiksiz bir şekilde almanızı sağlıyoruz.



Arkadaşlar sizlerden ricam Türkiye’nin hangi ilinde olursa olsun mağdur olan eşiniz, dostunuz, arkadaşınız var ise bizimle irtibata geçmesini sağlarsanız memnun olurum.

www.varlikhasar.com

info@varlikhasar.com
bolu@varlikhasar.com

24 Eylül 2013 Salı

SOKAK HAYVANLARI ÖKSÜZ KALDI

Mudurnu'nun sevilen siması olan 'Mudurnu Tarzanı' lakaplı Reşat Evren 63 yaşında kimsesizler huzurevinde hayatını kaybetti. Hayvanseverliği ile bilinen yediği yemeği sokak hayvanları ile paylaşan Reşat Evren'in ölümü Mudurnuluları derinden üzdü. Evren, dün Yıldırım Beyazıd Camii'nde İkindi Namazına Müteakip kılınan cenaze namazının ardından Sürmeli Köy Mezarlığına defnedildi.

Reşat Evren Yalova'da kimsesizler huzurevinde hayata gözlerine yumdu. Reşat'ın hayata veda etmesiyle Mudurnu'da sokak hayvanları öksüz kaldı.Reşat Evren kimseyle konuşmaz ama ekmeğini sevgisini sokak hayvanları ile paylaşırdı. Barakasında hayvanlarla yaşar, hayvanlarda Reşat'ı bilir o nereye giderse onlarda onun arksından giderdi.En son Bolu Gündem okuyucularının hafızasına Reşat, Mudurnu Belediye Başkanın emri ile zabıtların karga tulumba yakalayıp Bolu'ya getirmesi ile kazınmıştı.Reşat'ın Bolu'da sağlık kontrolleri yapılmış, yeni kıyafetler ile Mudurnu'ya gittiğinde tanınmamıştı.Reşat yırtık kıyafetlerinden kurtulmuş yepyeni görüntüsü ile büyük beğeni toplamıştı.Reşat'an geriye Mudurnu halkı için artık hatıraları kaldı.Sosyal paylaşım sitesi facebook'tan Reşat Evren'i sevenler Evren'nin vefatı sonrası yorum yazarak Evren hakkındaki duygu, düşüncelerini ve üzüntülerini paylaştılar.

Mudurnu Kent Konseyi Başkanı ve Yeküder Üyesi



Mehmet Cantürk'ün yorumu ile Reşat…

Reşat'ı her gördüğümde hayvan sevgisi ile değil ama doğa ve ağaç sevgisiyle bilinen ve hayatı boyunca binlerce ağaç diken Manisa Tarzan'ı Ahmet Bedevi'yi hatırlarım. İkisi arasında pek fark yok aslında ağaç diken, kurdu, kuşu, börtü böceği, 'insanı' severler. Bunları sevenden zarar geldiği görülmemiştir.
Reşat'ın hayatı ile ilgili yaptığım çalışmada köy muhtarı ile yapığım görüşme de “Rabagil Ailesi'nden en yaşlı kimi bilirsiniz?'' diye sordum. Muhtar, “Reşat'ın ailesinden yaşlı olarak babası Mustafa Amca'yı bilirim” dedi. Köyde şöyle bir olay da yaşandığını köydeki yaşlılardan duymuştum.

Reşat 'bitli' diye kendisine hitap eden abisine saçma yağdırdı

Reşat'ın annesi ve yengesi kavga ederler, kavgaya amcası ve babası da karışır, kavgada Reşat'ın babası, amcasını bıçaklar ve amcası mezara, babası cezaevine gider. Böylelikle Reşat babasız büyür ve 1960'lı yıllarda babası ceza evinden çıkar. Baba oğul Mudurnu'nun Musalla Mahallesi'nde Hothotlar diye bilinen ailenin Şeyh-ül İmran yolundaki Matraca bölgesinde bulunan sayalarında 1970 – 1976 yılları arası davarlarını güderler.Bu arada Reşat'ın babası vefat eder ve Reşat köyüne döner. Annesi Bekdemirler Köyü'nden başka biri ile evlenir. Reşat bu dönemde köyde yoz sağmal diye ayrılan köyün davarlarını gütmeye başlar. Reşat'ın bir abisi vardır. Askerliğini normal bir şekilde yapar gelir. Abisi köyde işi olanların yövmiyeli olarak işini yaparak geçimi sağlar. Reşat'ın ablası Dokurcuna gelin olur.Reşat askere alınmaz (Konu ile ilgili Mudurnu Askerlik Şubesi ile yaptığım görüşmede neden askere alınmadığıyla ilgili bir tanı belirtmediler). Reşat bu yıllarda köyde evlerin karşısında bulunan koca çamın altına bir yer yaparak orada yaşamaya başlar ve kışın hastalanıp ayakları tutmaz olur. Köylü ve abisinin yardımı ile doktora götürülür ve köyde abisi tarafından bakımı yapılır ve iyi olur. Bu arada abisi laf arasında Reşat'a 'bitli' diye hitap eder ve buna kızan Reşat tüfekle abisinin kalçasına saçmaları doldurur, yaralanan abisi tedavi edilerek kurtarılır.Reşat köyde, Mudurnu'da ve davar güderken dağlarda her türlü köpek sesini çıkararak taklitler yapar ve insanları korkutur. Bu dönemde köyde kendine ev yapmak için ağaç kesen Reşat'a ormancılar zabıt tutar ve mahkemeye verirler. Reşat mahkemede Hâkim'in karşısında aynı taklidi tekrar yapar ve Hâkim ormancılara kızarak; 'Bu adama kadar zabıt tutacak adam bulamadınız mı?' Diye haşlar ve Reşat beraat eder.

“Etli ekmeklerin içini kedi köpeklere verir kalan ekmek kalırsa kendi yer”

Reşat, 1980'li yıllarda Sürmeli Köyü'nden her gün hiç bir araca binmeden elinde baltası ile Mudurnu'ya gelir gider köy ve Mudurnu arası 12 km'dir. Gidiş, dönüş her gün 24 km yol kat eder. Mudurnu'da pazara gelenlerin çantalarını evlerine götürür, odunlarını keserek yardımcı olur ve yapılan yardımlarla da geçimini sağlardı. Reşat yirmi yıla yakın köyden Mudurnu'ya gider gelir ve 2000'li yıllarda yolda bazı vatandaşlar önüne geçip parasını alacak olurlar. Reşat bu tarihten günümüze kadar bir daha köyüne gitmez ve Mudurnu'da Yüksek Okul'un altında pancar dairesinin yanındaki yolun altında bulunan menfeze yani yeni evine yerleşir. Yaşamını burada sürdüren Reşat günlük olarak Mudurnu merkeze gelir ve dost ahbap edindiği kimselerle konuşup sohbet eder ve para veren olursa 'sağol' deyip günlük nafakayı temin edince çevresinde ne kadar kedi, köpek varsa yaptırdığı etli ekmeklerin içini kedi köpeklere verir kalan ekmek kalırsa kendi yer.

“ Mudurnu'ya gelen konuklara dilini çıkararak poz verir”

Bu hayvanların günlük suyunu ve yiyeceğini eksik ettiği görülmemiştir. Keyfi yerinde olursa Mudurnu'ya gelen konuklara dilini çıkararak poz verir gününde değilse işine bak işine der savuşturur.

'Arabanın kapısı benden tarafta, sen bu tarafa gel!' 

Reşat'la ilgili ilk anım 1982 yılı Eylül ayında Bolu – Mudurnu Yolu, Dibekhanı Sapağı'nda olmuştu. Ben Bolu'ya gitmek üzere iken, bana göre yolun sağında, Reşat'ta Mudurnu'ya gelmek üzere kendine göre yolun sağında idi. Yolda karşılıklı Kınacı Seyahati beklerken benden tarafa gel de konuşalım dediğimde; 'Arabanın kapısı benden tarafta, sen bu tarafa gel!' demişti.

'İşine bak işine' 

Reşat'ın hayatıyla ilgili çalışmayı yaparken çarşıda bir gün karşılaştığımızda, 'Bir akşam evine geleceğim izin verir misin?' Dediğimde, 'işine bak işine' dedi.”

19 Eylül 2013 Perşembe

KÖYÜMÜZE HAYIRLI OLSUN !

Köyümüze ve YEKÜDER'e hayırlı olması dileklerimle, böylesine önemli bir görevi üstlenen kardeşim Sinan CANTÜRK'e yeni görevinde başarılar dilemek istiyorum.

Öncelikle 2008 yılından bu yana büyük bir özveri ile görev yapan eski yönetim kurulundaki büyüklerimize, YEKÜDER'e kattığı değerden ve çalışmalarından dolayı teşekkür ederim.

Netice itibariyle bu bir bayrak yarışıdır ve geriden gelen bizler bu görevi devam ettirecegiz ve Köyümüzü daha iyi yerlere getirmek için elimizden geleni yapacağız.

Bunu başarabilmek için Sinan CANTÜRK gibi genç kardeşlerimize destek vermek gerektiğini düşünüyorum ve uzakta olan bizlerin destek vermek konusunda duyarlı olacağından şüphem yok. Bu konuda Bolu'da ve çevresindeki köyümüz gençliğinin bir arada olup köyümüz için neler yapabilirizi hep birlikte düşünüp karar vermeleri gerekmektedir.

Bizlerin de desteğiyle Köyümüz ve derneğimiz daha başarılı çalışmalara imza atacak, yenilikçi olacak ve geriden gelen genç kardeşlerimize yol gösterecektir. 


Yeni yönetim kurulundaki arkadaşlarımızın da aynı şevk ve heyecanla çalışacağından eminim. YEKÜDER yeni yönetim kurulunu kutluyor ve görevlerinde başarılar diliyorum.  

KOSOVADAN Cihan CANTÜRK

6 Eylül 2013 Cuma

VİLDAN / İSMAİL SAMET CANTÜRK

Birlikteliğimizi evlilikle noktalayacağımız bu mutlu günümüzde aramızda olmanız bizleri onurlandıracak diyen Vildan ile Samet kardeşimizin düğününe bütün herkes davetlidir.

KINA ; 14 EYLÜL 2013 CUMARTESİ, SAAT 19:00 ( HACUMUSALAR KÖYÜ KÖY KONAĞI)

MEVLÜT VE GELİNALMA ;15 EYLÜL 2013 


11:30 MEVLÜT, 

15:30 GELİNALMA

DÜĞÜN ;15 EYLÜL 2013 PAZAR , SAAT 19:00 DA MUDURNU BELEDİYE DÜĞÜN SALANUNDADIR, BÜTÜN HERKES DAVETLİDİR !